Mark of the Deep: Souls ve Metroidvania Sevenler İçin Heyecan Dolu Bir Deniz Macerası

Brezilyalı stüdyo Mad Mimic’in geliştirdiği Mark of the Deep, aksiyon ve keşif unsurlarını başarılı bir şekilde harmanlayan bir oyun olarak dikkat çekiyor. Teknik bazı sorunlara rağmen sunduğu eğlenceli oynanış ve ilgi çekici hikâyesiyle denemeye değer bir yapım.

Son Düzenleme:

Brezilyalı oyun stüdyosu Mad Mimic, 24 Ocak 2025’te PC platformu için Mark of the Deep adlı yeni oyununu piyasaya sürdü. Başarılı bir bağış kampanyasının ardından gelen bu yapım, soulslike ve metroidvania türlerini denizcilik temasıyla birleştirmesiyle büyük ilgi topladı. Oyunun vaat ettiği deneyim birçok oyuncunun merakını cezbetti ve piyasaya çıkışıyla birlikte beklentileri ne ölçüde karşıladığı sorusu gündeme geldi.

Oyunu detaylıca oynadıktan sonra edindiğim izlenimleri paylaşmak istiyorum. Mark of the Deep, ilham aldığı oyunlardan en iyi mekanikleri alarak kendi dünyasına uyarlayan oldukça sağlam bir macera sunuyor. Ancak mükemmel olmaktan uzak. Peki, oyun neler vadediyor ve hangi yönleriyle öne çıkıyor? İşte tüm detaylar...

Mark of the Deep’in Hikâyesi Ne Anlatıyor?

Mark of the Deep, genç bir korsan olan Rookie’nin hikâyesini konu alıyor. Oyunun başında Rookie ve tayfası, şiddetli bir fırtınanın ortasında gemilerinin büyük bir kaza geçirmesiyle bilinçsiz hâle gelir. Uyandığında ise kendisini gizemli ve tehlikelerle dolu bir adada bulur.

İlk amacı tayfasından hayatta kalanları bulmak olsa da, adada ilerledikçe çok daha büyük bir gizemin içinde olduğunu keşfeder. Hikâye boyunca oyunun dünyası ve karakterleri hakkında merak uyandıran detaylarla karşılaşıyoruz. Oyuncuya çeşitli sorular sordurarak ilerleyen anlatım tarzı, olayların nasıl sonuçlanacağını öğrenmek için devam etme isteği uyandırıyor.

Mark of the Deep’in en güçlü yanlarından biri hikâyenin dengeli bir şekilde işlenmesi. Oyunda gerilim, sürprizlerle dolu anlar ve zaman zaman mizahi ögeler iç içe geçmiş durumda. Bazı sahneler adeta bir macera filmini andırıyor ve bu da oyunun eğlenceli yönünü güçlendiriyor.

Mark of the Deep Nasıl Bir Oynanış Sunuyor?

Mark of the Deep, aksiyon ve keşif odaklı bir oynanışa sahip. Oyun, soulslike ve metroidvania türlerinin en iyi yönlerini bir araya getiriyor. Üstten bakış açısına sahip bir dünyada, hızlı tempolu dövüş mekanikleri ve keşif ağırlıklı bölümler arasında dengeli bir ilerleyiş sunuluyor.

Dövüş Sistemi

Oyundaki ana silahımız, büyük bir kanca. Bu kanca hızlı saldırılar yapmak veya yükleyerek güçlü bir darbe indirmek için kullanılabiliyor. Oyunun ilerleyen bölümlerinde uzaktan saldırılar için ateşli silahlar ve düşmanları kendimize çekebileceğimiz zincirler gibi yeni ekipmanlar da elde ediyoruz.

Savunma mekaniği oldukça sade: Oyuncu, düşman saldırılarından kaçınmak için hızlı bir dönüş hareketi yapabiliyor. Ancak oyunun zorluk seviyesi nedeniyle doğru zamanlama oldukça önemli. Düşmanların saldırı kalıplarını öğrenmek, hayatta kalabilmek için büyük bir avantaj sağlıyor.

Mark of the Deep’te karşılaşacağınız düşman çeşitliliği oldukça geniş. Oyundaki en basit düşmanlar bile eğer stratejisiz bir şekilde yaklaşırsanız sizi zorlayabiliyor. Neyse ki, her düşmanın saldırı animasyonu belirgin ve öğrenmesi kolay, bu da oyuncuya adeta bir "dans" ritmiyle dövüşme hissi veriyor.

Oyunun zorluk eğrisi başarılı bir şekilde ayarlanmış. İlk başlarda daha basit düşmanlarla karşılaşırken, ilerleyen bölümlerde çok daha karmaşık saldırı desenlerine sahip güçlü rakipler ve boss savaşlarıyla karşılaşıyoruz. Ancak bu süreçte karakterimiz güçleniyor ve yeni yetenekler kazanarak daha etkili bir savaşçı hâline geliyor.

Keşif ve Metroidvania Unsurları

Metroidvania tarzının etkisi en çok keşif öğelerinde hissediliyor. Başlangıçta adanın birçok bölgesi erişilemez durumda, ancak oyunda ilerledikçe yeni yetenekler ve ekipmanlar kazanarak bu bölgelere ulaşma imkânı elde ediyoruz.

Mark of the Deep’in dünyası, görsel anlamda oldukça etkileyici ve keşfedilmeye değer. Oyunda birçok gizli hazine, sağlık ve mana barını artıran taşlar ve savaşta avantaj sağlayan trinketler bulunuyor. Bu nedenle haritayı detaylıca incelemek ve keşfetmek, oyuncuya büyük faydalar sağlıyor.

Ancak burada bir eksiklik göze çarpıyor: Oyunun bir haritası yok. Keşif unsurlarına büyük önem veren bir yapım için haritasız ilerlemek bazen yorucu olabiliyor. Oyuncunun tamamen hafızasına güvenmesi gerekiyor, bu da özellikle oyunun ilerleyen aşamalarında biraz karmaşaya yol açabiliyor.

Grafik ve Sanat Tasarımı

Mark of the Deep’in görsel tarzı, güzel ve detaylı bir şekilde hazırlanmış bir dünyaya sahip. Her bölgenin atmosferi özenle tasarlanmış, tropik adalardan karanlık tapınaklara, gizemli batıklardan ay ışığıyla aydınlanan bahçelere kadar oldukça çeşitli ortamlar sunuluyor.

Oyunun karakter ve düşman tasarımları da oldukça başarılı. Bazı klasik düşman tasarımlarına (iskelet savaşçılar, dev denizanası gibi) rastlasak da, oyuna özgü ve yaratıcı birçok düşman da bulunuyor.

Ancak kamera açısının biraz fazla uzak olması, dövüşlerde ve keşif sırasında bazı detayların gözden kaçmasına neden olabiliyor.

Mark of the Deep’in Eksileri

Her ne kadar Mark of the Deep genel olarak başarılı bir oyun olsa da, bazı teknik sorunlarla karşılaştım:

  • Bölge tasarımlarında hatalar: Oyunda bazen karakterin duvarlara sıkışması gibi hatalar oluşabiliyor. Bu gibi durumlarda tek çözüm, son kaydedilen noktaya dönmek oluyor.
  • Oyunun çökmesi: İki kez bilinmeyen bir sebepten dolayı oyun çöktü. Neyse ki, oyunun kayıt sistemi sayesinde fazla ilerleme kaybetmedim.
  • Harita eksikliği: Metroidvania tarzında bir oyunda haritanın olmaması, keşif yapmayı zorlaştırabiliyor.

Mark of the Deep Oynamaya Değer mi?

Mark of the Deep, güçlü dövüş mekanikleri, ilgi çekici hikâyesi ve keşif odaklı yapısıyla oldukça eğlenceli bir deneyim sunuyor. Bazı teknik eksiklerine rağmen, bağımsız bir ekip tarafından geliştirildiği düşünüldüğünde oldukça başarılı bir yapım.

Soulslike ve metroidvania sevenler için kaçırılmaması gereken bir oyun. Eğer keşfetmeyi ve meydan okumayı seviyorsanız, Mark of the Deep kesinlikle denemeye değer!