Sosyal medyada her gün yeni bir akım ilgi odağı oluyor ve milyonlarca kişi bir anda aynı paylaşımları yapabiliyor. Ancak son günlerin modası olan Studio Ghibli filtresi ile anime tarzda fotoğraf oluşturmak göründüğü kadar masum değil. 1985 yılında Hayao Miyazaki ve Isao Takahata tarafından kurulan stüdyo, dünya çağında tanınan animasyon filmleri ile biliniyor. Bu akım da yapay zeka ile oluşturulan görsellerde Studio Ghibli'nin ikonik, sıcak ve nostaljik çizim tarzının taklit edilmesiyle ortaya çıktı. Kullanıcılar, binlerce sahte Ghibli benzeri görsel üretti. Bu görseller sosyal medyada hızla yayılarak bir akıma dönüştü. Ghibli estetiği, doğa sevgisi ve hayal gücünü yansıttığı için çok ilgi çekti ancak bu durum, özgünlük ve telif hakları gibi konuları da beraberinde getirdi.

MANİPÜLASYONLARA AÇIK
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Adli Bilişim Uzmanı Prof. Dr. Ali Murat Kırık, bu akımın en büyük zararının gerçek sanatçıların emeklerinin göz ardı edilmesi ve telif haklarının ihlal edilmesi olarak gösterdi. Kırık, "AI tarafından üretilen sahte Ghibli görselleri, sanki orijinal birer sanat eseriymiş gibi sunuluyor. Bu durum, hem Studio Ghibli'nin imajını zedeleyebilir hem de sanat üretiminin dijital manipülasyonla değersizleşmesine yol açabilir. Ayrıca sosyal medya platformlarında bu tarz içeriklerin sürekli paylaşılması, kullanıcıların yapay ile gerçeği ayırt edememesine ve görsel manipülasyonlara açık hale gelmesine sebep oluyor" dedi.
BİYOMETRİK İZ BIRAKIYOR
Vatandaşların kişisel verilerini de bu akım ile paylaştıklarına dikkat çeken Kırık, şu bilgileri verdi: "Örneğin bir kullanıcı kendi fotoğrafını Ghibli tarzında çizdirmek istediğinde, bu görsel hem veri olarak yapay zekâyı besleyebilir hem de üçüncü taraflarca kötüye kullanılabilir. Bu da mahremiyetin zedelenmesi, kişisel bilgilerin izinsiz işlenmesi gibi ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, eğlenceli görünen Ghibli akımının arkasında aslında veri güvenliği ve etik sorunlar yatıyor" diyerek değerlendirmesini şöyle noktaladı:
"Özellikle yapay zekâ ile oluşturulan Ghibli tarzı görsellerde, kişilerin yüzlerinin stilize edilmesi gibi işlemler biyometrik verilerin gizliliği açısından ciddi riskler doğurur. Biyometrik veriler; yüz hatları, göz yapısı, mimikler gibi bir kişiye özgü fiziksel bilgileri içerir ve bu tür veriler, kimlik tespiti için son derece değerlidir. AI sistemleri bu verileri işleyerek kişinin dijital bir profilini oluşturabilir veya sahte içerikler üretmek için kullanabilir. Eğer bu görseller kötü niyetli platformlara sızarsa, yüz tanıma sistemlerini yanıltacak deepfake içerikler oluşturulabilir veya bu veriler kimlik hırsızlığına kadar giden ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, eğlenceli görünen bir Ghibli filtresi ya da görseli bile, aslında kişinin biyometrik izlerini bırakmasına yol açabilir."

İÇSEL BOŞLUK
Sosyolog Hatice Yaprak Civelek ise bu akımların bir toplumsal anlam arayışını düşündürdüğünü belirterek, "Modern toplumlarda sekülerleşme arttıkça, kapitalist toplumlarda gündelik hayat mekanikleştikçe kişi boşlukta hissediyor ve bir anlam arayışına girebiliyor. Modern toplumların, bir anlamda kapitalist toplumların da yarattığı eksikliklerin ortaya çıkardığı 'yerine koyma' ihtiyacıyla bir noktada bu akımlara kapılıyoruz" dedi.
AİDİYET HİSSİ YARATIYOR
Civelek, kişilerin gerçek ilişkiler yerine animasyon ya da çizgi film karakterleri ile duygusal bağ kurmalarını da sosyolojik anlamda topluluk ve aidiyet hissi, hatta bir tür estetik direnç ile bağdaştırdığını söyledi. Civelek, değerlendirmesini, "Ghible gibi akımlar sayesinde farklı fan toplulukları bireylere dijital çağda farklı bir aidiyet, temsiliyet ve bir tür boş zaman değerlendirme duygusu verebiliyor" ifadeleriyle tamamladı.
Kaynak: Web Özel