Değerli Okurlarım;
Hayatın telaşı içinde çoğu zaman unuttuğumuz ama aslında hep bir yerlerde bize göz kırpan sessiz bir dost vardır: Kitaplar. Onlar, ne zaman durup soluklanmak istesek başımızı yaslayabileceğimiz en sağlam omuzlardan biridir. Çünkü kitap okumak sadece kelimeler arasında gezmek değildir. Aynı zamanda kendini tanımak, başkalarının dünyasına saygıyla bakabilmek, hayal kurabilmek ve en önemlisi düşünmeyi öğrenmektir.
Çoğu zaman şöyle bir cümle duyarız: “Kitap okuyacak vaktim yok.” Oysa kitap okumak için vakit ayırmak gerekmez; kitap okumak, aslında hayata ayırdığımız zamanın daha kıymetli hale gelmesidir. Her gün elimizde saatlerce tuttuğumuz telefonlar, izlediğimiz diziler, akıp giden sosyal medya paylaşımları arasında kendimize sessiz bir köşe açıp bir sayfa bile okuduğumuzda, aslında sadece bir kitap değil, kendimize olan bağımızı da açmış oluruz.
Kitaplar insanın içini görmesini sağlar. Bir karakterin gözünden dünyaya bakmak, onun sevinciyle sevinmek, acısıyla içlenmek, bambaşka hayatlara tanıklık etmektir. Bu yüzden kitap okuyan insanın empatisi de artar. Daha anlayışlı, daha sakin, daha olgun olur. Düşünceleri netleşir, kelimeleri güzelleşir. Hatta bazen sadece bir cümle bile hayatınızın yönünü değiştirebilir.
Balıkesir’in sokaklarında yürürken bir banka oturmuş kitap okuyan bir gencin yüzündeki dinginliği hiç fark ettiniz mi? Ya da bir otobüste sayfaları sessizce çeviren yaşlı bir teyzenin yüzüne sinmiş huzuru? Onlar, kitapla kurdukları bağ sayesinde dünyanın kalabalığını içlerinde bir düzene çeviren insanlardır.
Son zamanlarda Balıkesir’de bu konuda güzel gelişmeler yaşanıyor. Belediyelerin açtığı halk kütüphaneleri, kitap kafeler, üniversitelerin düzenlediği kitap fuarları ve okuma etkinlikleri, kitapla aramızdaki mesafeyi kısaltıyor. Özellikle gençlerin bu etkinliklere gösterdiği ilgi umut verici. Çünkü kitap okuyan bir genç, sadece kendini değil, geleceği de inşa eder.
Unutmamak gerekir ki; bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu çağımızda okuma alışkanlığının azalması aslında büyük bir çelişkidir. Oysa kitaplar hâlâ orada duruyor. Raflarda, çantalarda, yatak başlarında, bir köşede sessizce bekliyorlar. Yeter ki biz onları görmeyi ve içimize katmayı bilelim.
Kitap okumanın faydasını anlamak için çok uzağa gitmeye gerek yok. Günde sadece 15-20 dakika ayırarak bile hem zihnimizi açabilir, hem kelime dağarcığımızı genişletebilir, hem de ruhumuzu besleyebiliriz. Üstelik bu alışkanlık çocuklara da örnek olur. Çünkü çocuklar, ne söylediğimizi değil, ne yaptığımızı örnek alırlar.
Kitap okuyan bir toplumun tartışma dili daha yumuşaktır, tahammül seviyesi daha yüksektir, farklılıklara saygısı daha derindir. Bugün çevremizde görmeye ihtiyaç duyduğumuz tüm olumlu davranışların temelinde aslında kitapla kurulan sağlam bir bağ yatar.
Ve son olarak şunu söylemeliyim sevgili okurlarım…
Bir gün yolunuz Balıkesir’de bir kütüphaneye düşsün. Sessizliğin içindeki o derinliği duyduğunuzda, raflarda dizili kitapların aslında ne kadar çok şey anlattığını fark edeceksiniz. Belki orada sizi bekleyen bir kitap vardır; belki de sizin için yazılmış bir cümle...
Okumaktan vazgeçmeyin. Çünkü her kitap, aslında insanın kendine attığı bir adımdır.