Başhekim Operatör Doktor Osman Hilmi Memecan (5 Nisan 2025 Cumartesi Gününden Devam)
Ordu ilinin yetiştirdiği unutulmaz insanlardan biri olan Operatör Doktor Osman Hilmi Memecan’ı yakalandığı amansız hastalıktan dolayı tedavi gördüğü Ankara’da, 8 Ağustos 1999 günü kaybetmiştik. Doktor Osman Hilmi Memecan’ın aslında hayatı, anıları, yöresel hikâyeleri ve fıkraları bir kitap olur. Günümüz kuşakları onun gibi bir Lokman Hekimi ve bilge kişiyi tanıyabilmesi için hakkında ulaşabildiğimiz bazı anekdotları paylaşacağız.
1929 yılında Ordu’da doğan Doktor Osman Hilmi Memecan ilk,orta ve lise tahsilini Ordu’da tamamlamıştı. 1950 yılında girdiği İstanbul Tıp Fakültesinden 1956 yılında mezun olmuştu. Daha Üniversitede genç bir tıbbiyeli olarak öğrencilik yıllarında tam bir Ordu’lu aydın, Ordu Yüksek Tahsil Cemiyetinin faal ve çalışkan bir üyesiydi.
Doktor Osman Hilmi Memecan, 1956 yılında Tıp fakültesinden mezun olunca genç ve idealist bir hekim olarak Ordu Hükümet Tabibi olarak 4 yıl görev yaptı. Hükümet Tabibi olduğu yıllarda Ordu Lisesinde ve Erkek Sanat Enstitüsünde öğretmenlik hizmetin de bulundu. Sosyal hizmetlerinin yanında bir ara Karadeniz İdmanyurdu Futbol takımının başkanlığını da ifa etti.
Ordu’da bilhassa 1950’den önce Doktor sayısı çok azdı. Hatta bu durum 1960’lara kadar sürdü. Ayrıca birçok hastalığı iyi edecek ilaçta pek kolay bulunmuyordu. O devirlerde gerek halk cahilliğinden ve gerekse fakirliğinden dolayı kolay kolay doktora gitmiyordu. Memecan o dönemde zor şartlarda gece gündüz demeden koşturup fedakarca hekimlik hizmetini yerine getiriyordu. Şüpheli ölüm vakalarında Resmi Doktor raporu şart olduğu için at sırtında ya da yaya olarak saatlerce köylere, ilçelere her türlü vakaya gidiyor, gittiği yerlerde yine başka mağdur ve muhtaç hastaları muayene isteklerini geri çevirmeyerek, onlara şefkatle yardım ediyordu. İşte o zorlu günlerden kısa bir anekdot:
“… Operatör Doktor Osman Hilmi Memecan Ordu Merkez Hükümet Tabibi iken Aybastı ilçesinde bir ölüm vakası için köyde otopsiye görevini tamamladığında akşam saati olmuştu. Köyün ileri gelen Ahmet Efendi yemek hazırlatmıştı, daveti kırmayan Memecan ve görevli arkadaşları çay, Süt, yumurta, yoğurt, patates haşlaması ve yufka böreğinden ibaret gayet güzel hazırlanmış olan köy sofrasında yemeklerini yemişler ve Ahmet efendiye teşekkür ettikten sonra yola koyulmak için atla arabanın yanına kadar giderler. Köye doktor geldiğini öğrenen vatandaşlar arabanın yanına kadar bir hasta getirmişlerdi. İhtiyar bir adam:
-Beyim beni muayene etmeden gidemezsin, ne istersen al.
-Ne zamandır, hastasın?
-3 aydır.
-Doktora gitmedin mi?
-Yolumuz çok uzak, gidemedim.
Doktor Memecan, Hastayı muayene ettiğinde, kalbinden rahatsız olduğunu anlamıştı. Hasta insanlar o yıllarda kaderine boyun büküp, ölümü bekliyorlardı. Vatandaş, doktorsuzluktan ölüyordu. Aybastı’ya döndüklerinde yine birçok hastanın muayene olmak için Doktor Memecan’ı sırada beklediklerini gördüler. Doktor Memecan önce en yaşlı bir ihtiyara bakar ve neyi olduğunu sorduğunda:
- Doktor Bey, beni kurtar, iki gündür küçük su dökemiyorum. Memecan muayene ettiğinde yaşlı hastanın neredeyse çatlayacağını tespit eder, Çevresinden bir sonda ister, Allah’tan bir sonda bulunur ve getirilir, sonda taktığı ihtiyar rahatlar. Bir hekim olarak muhtaç bir hastayı şifaya kavuşturmanın tadını hisseder. Bu hasta Memecan’a göre birkaç saat daha bu durumda kalsaydı, öleceği muhakkaktı. Düşünün, bir hasta doktorsuzluk yüzünden ölümünü kader olarak görüp, sancı içinde kaçınılmaz sonunu çaresizce bekliyordu. İşte Aybastı’da dramatik bir vaka daha… Hamile bir kadın getiriyorlar ve Doktor Memecan nesi olduğunun sorunca; “altı saattir, doğum yapamıyor…” diye cevap veriyorlar. Hastayı muayene eden Doktor Memecan, anne karnındaki çocuğun doğumunun imkansız olduğunu tespit edip, acilen bir araçla Ordu’ya getiriyor. Doktor Osman Hilmi Memecan Aybastı’dan dönerek gece saat 2.30’da Kadın Doğum uzmanı Doktor Rükneddin Beyi yatağından kaldırıyor. Doktor Rükneddin Beyi doğru hastaneye götürüyor ve hamile anneye müdahaleli bir doğum yaptırtıyor. Netice olarak anne de çocuk da kurtuluyor. Eğer bu vaka Ordu’ya getirilmeseydi çocuk mutlaka ölecek, annenin sıhhati de tehlikeye girecekti.
Yine Doktor Memecan hayatta hekim yüzü görmemiş bir kadını muayeneye gider ve hastaya sorar:
-Hanım, ne şikayetin var?
-Beyim, biz fakir kimseleriz. Bir ineğim, iki koyunumuz var.
-Hanım, şikayetin nedir?
-Beyim kimseden şikayetim yoktur.
-Hanım hastalığın ne?
-Hastalığımı ben söyledikten sonra, kıymeti ne? Doktorsun, muayene et, bul. Bu duruma şaşıran Doktor Memecan daha ne yapsın? Maalesef eskiden bazı hasta insanlar muayene olmak istiyorlar ama hastalığına ait şikâyetini korkudan veya cahillikten bir türlü söylememekte ısrar ediyorlardı…”
Hükümet Tabipliğinin peşinden 1961 yılında Balıkesir’de ihtisasa başlayan Doktor Memecan uzmanlığını Ankara Devlet hastanesinde tamamlamıştı. Genel Cerrahi Uzmanı olarak ilk görev yeri Fatsa’ya atandı. Doktor Osman Hilmi Memecan Fatsa ilçesinde göreve başladıktan sonra Doktorluk yaptığı 60’lı yıllarda bir yıldız gibi parlamış ve çok sevilmişti. Her türlü sosyal hayata destek veren Osman Hilmi Memecan, daha kimsenin aklında yok iken Fatsa’da ilk kez Hamsi festivali düzenlenmesine öncülük etmiştir. Fatsa Güneş Gazetesinde yazdığı yazılarla halkın sorunlarına eğilen Doktor Memecan, birçok sorunun çözülmesi için Fatsa’da öncülük etmiş ve Fatsa halkı üzerinde unutulmaz derin izler bırakmıştı.
Fatsa’da birkaç yataktan oluşan ve yıllarca Op. Dr. Osman Hilmi Memecan ile Dr. Vasfi Kaynar’ın mesaisinde hizmet veren çok küçük bir Devlet Hastanesi vardı. Bugünkü sağlık ocakları gibi çalışıyordu. Rahmetli Doktor Osman Hilmi Memecan bu küçücük binada zor şartlarda çok insana başarılı cerrahi operasyonlar yapıyordu. Fatsa’daki eski Devlet Hastanesi Başhekimi olan Opr. Dr. Osman Hilmi Memecan, Opr. Dr. Yener Yıldırım, Dr. Aladdin Arıkan, Opr. Dr. İbrahim Varnalı, o dönemlerde mevcut yetersiz hastanenin daha da büyümesi, daha çok yataklı bölge hastanesi konumuna getirilip, hizmet vermesi için ekibiyle birlikte maddi katkı sağlamak amacıyla köy köy, mahalle mahalle gezip, halktan fındık bile toplamışlardı.
O dönemin başhekimi Opr. Dr. Osman Hilmi Memecan, Fatsa’ya 75 yataklı Devlet Hastanesi yapılması için gecesini gündüzüne katmış, ilçe halkını da arkasına alıp, dönemin koşullarında bürokratik engelleri aşmak ve ses getirmek için rahmetli gazeteci Hikmet Altuntaş’la birlikte Güneş Gazetesini kurmuşlardı. Yayın hayatına başladığı 22 Şubat 1971 yılında Güneş Gazetesi elle dizilip, motorlu baskı makinesi ile basılıyordu. Fakat hepsi gazetede Fatsa’nın sorunlarını cesurca dile getiriyorlardı. Doktor Memecan, Güneş Gazetesi sayesinde “Fatsa’ya mutlaka 75 yataklı hastane kurulmalıdır” diye de Ankara’daki milletvekillerine ve bürokratlara sesini duyurmuş ve sonuçta da muvaffak olmuştu.
Hazırlayan: H.Naim Güney