Özel Güven Hastanesi’nde vale olarak çalışan 47 yaşındaki Serkan Temelci çalışırken yaşamını yitirdi. Temelci'nin çalıştığı hastanede parasını ödeyemediği için tedavi olamamasına ve hayatını kaybetmesine tepki gösterildi.
Haber Merkezi
Ankara’da Özel Güven Hastanesi’nde vale olarak çalışan 47 yaşındaki Serkan Temelci, ilk iş gününde beyin kanaması geçirmiş, hastanede ilk müdahalesi yapılan Temelci, tetkik masrafları karşılanamadığı için tedavisi tamamlanmadan evine gönderilmişti. Yolda durumu kötüleşen Temelci hayatını kaybetti.
Temelci'nin yaşamını yitirmesi sonrası Ayrancı Semt Evi, Sol Kültür ve Ayrancı Semt Meclisi öncülüğünde Güven Hastanesi önünde toplanan mahalle sakinleri, hastanenin kâr odaklı politikalarını ve iş cinayetini protesto etmişti.
Hastanenin patronu da Türkiye’nin Madrid Büyükelçisi Nüket Küçükel Ezberci çıkmıştı.
'Patronların kâr hırsı başka canımızı alamayacak'
Güven Hastanesi'nde yaşanan skandala ilişkin TKP'li Sağlık Emekçileri bir açıklama yaptı. "Hastanelerimiz ticarethane olmayacak, patronların kâr hırsı başka canımızı alamayacak!" açıklamada, Serkan Temelci'nin ihtiyaç duyduğu acil sağlık hizmetine erişemediği için hayatını kaybettiği hatırlatıldı.
Sağlıkta özelleştirmenin ölümlerin sorumlusu olduğu vurgulanan açıklama şöyle:
"Hastane önünde fenalaşıp yere düşen emekçi kardeşimiz, hastanede yeterli sağlık hizmeti verebilecek altyapı ve sağlık emekçisi olmasına rağmen ilk müdahalesi yapıldıktan sonra acil sağlık hizmetinden talep edilmemesi gereken ücretlere yetecek parası olmadığı için tedaviye zamanında erişemedi...
Başvuran kişi hastanenin taşeronu olan şirkette çalışan emekçi, acil sağlık hizmeti için ücret talep eden ve ödeyemeyince hizmet vermeyen Güven Hastanesi'ydi.
Sağlıkta özelleştirme bir kez daha ölüm getirdi.
Yakın zamanda, özel hastanelerde bebeklerimizin canı pahasına oyunlar çevirip Sosyal Güvenlik Kurumu'nu soyanlarla sarsıldı ülkemiz. Ancak biz bunun yalnız bir çeteyle sınırlı olmadığını biliyorduk.
Ülkemizde eğitim gibi, barınma gibi temel haklarla birlikte sağlığı bir kâr aracı yapanlar; devlet hastanelerini, aile sağlığı merkezlerini gizli özelleştirmelerle hedef alırken, şehir hastaneleri için kent merkezinde hastaneleri kapatmış, yurttaşı özel hastanelere mahkum etmiştir.
Bu sebeple özel hastanelerin var olduğu, sağlıktan kâr elde edenlerin en zenginler listesine girdiği ülkemizde, özel hastanelerde yaşanan rezaletlerin üzerini hukuki önlemler ya da yönetmelik değişiklikleriyle örtemeyecekler.
Komünist sağlık emekçileri olarak;
- Sağlık hizmetinin bir ticari faaliyet, emekçi halkın sağlık ihtiyacının bir kâr ve zenginleşme konusu haline getirilmesini reddediyor,
- Sağlık hizmetlerinin tüm emekçi halka eşit, parasız, bilimsel ve yeterli şekilde ulaştırılmasını istiyoruz.
- Hastanelerimiz ticarethane değildir. Sağlıkta hemen devletleştirme tek çözümdür.
Sağlıkta özelleştirmeye, özel hastane patronlarının emeğimizi sömürerek zenginleşmesine boyun eğmeyeceğiz.
Holdinglerin, özel hastane patronlarının kârı için verecek başka canımız yok!"
Önceki işinden de tazminatsız çıkarılmış
İSİG Ankara Meclisi de bugün Güven Hastanesi önündeydi.
İSİG Meclisi'nin açıklamasında, Temelci'nin, kendisine “Burada tetkikler pahalı” denmesi üzerine “İşe yeni girdim, param yok” diyerek hastaneden çıkış yapmak zorunda kaldığını belirtildi.
Serkan Temelci'nin 5 yıl boyunca şeflik yaptığı Erkunt Traktör’de de mobbinge maruz kaldığı ve tazminatsız işten çıkarıldığı ifade edildi. Açıklamada şöyle denildi:
"Serkan Temelci’nin ölümü; sistemin çürümüşlüğünün, güvencesiz çalışmanın, parası olmayana yaşam hakkı tanınmadığının göstergesidir. 'Yenidoğan çetelerini' üreten sağlıkta özelleştirmenin 'ölüm' anlamına gelmesinin ifadesidir.
Bir işçinin canının bir tahlil parası kadar kıymeti olmadığı Türkiye’de 'olağanlaştırılmış' iş cinayeti rejiminin özetidir.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre AKP’li yıllarda en az 33 bin iş cinayeti gerçekleşti. İş cinayetlerinin bu denli yaygınlaşmasının en önemli nedeni uygulanan politik-ekonomik modeldir.
AKP’nin büyüme modeli, Türkiye’yi, güvencesiz ve esnek çalışmanın normalleştirildiği, işçi hayatının değersizleştirildiği, ücretlerin sefalete endekslendiği, çocukların her gün işyerlerinde öldüğü bir emek cehennemine dönüştürdü.
'Bu sistemde iktidar sahipleri ve patronlar dışında kimse güvende değil'
Bu modelde patronlara, pazar paylarını ve kârlarını artırmaları için emek maliyetlerini azaltma yolları sunuldu. TÜİK’in istatistiklerine göre şirketlerin harcamalarında 2016’da yüzde 15'i bulan çalışan maliyetleri payı, bugün yüzde 10'ların altına inmiş durumda. İşçilerin sağlık ve sosyal güvenlik haklarından çaldıkları paylar şirketlere daha fazla kâr olarak dönüyor.
Bu sistemde iktidar sahipleri ve patronlar dışında kimse güvende değildir!
Çünkü bu model nüfusun tüm katmanlarının işgücü piyasasına en güvencesiz şekilde dâhil edilmesine dayanır. Göçmen emeğini de katarsak, saati yaklaşık 2 ila 5 dolara denk gelen ucuz emek cehennemi, patronların cennetidir.
Bu modeli daha da ölümcül hale getiren, sağlık hizmetlerini özel sektörün kontrolüne ve inisiyatifine terk eden neoliberal politikalardır. Güven Hastanesi’nin de parçası olduğu özel sağlık sektörü Türkiye sağlık sisteminin üçte birini kontrol eder durumdadır.
İş cinayetleri, göstermelik tedbirlerle, geçici politikalarla çözülemeyecek bir boyuta ulaştı!
Bir ülke düşünün, her yıl ortalama 1800 işçi çalışırken ölüyor... Her gün ortalama 5 kadın, erkek, yaşlı, çocuk çalışırken ölüyor... İş cinayeti davalarında verilen cezalar ya göstermelik oluyor yahut cezasızlıkla sonuçlanıyor.
'İş cinayeti' rejimi diyebileceğimiz bu durumu sona erdirecek tek güç, işçilerin işyerlerinde ve toplumsal alanda örgütlülüğüdür. Üretimden gelen gücünü kullanmasıdır. Sağlık hizmetleri dahil tüm temel hizmetlerin kamu tarafından eşit-ücretsiz-nitelikli-erişilebilir şekilde sunulmasıdır.
Çalışırken ölmemek için kamucu, ücretsiz, eşit sağlık sistemi istiyoruz!
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak mücadelemizi büyüterek devam edeceğiz!"