Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belliydi - Muhalif - Son Dakika Haberleri - Gündem Haberleri - Köşe Yazıları - Spor Haberleri

yazar

YAYINLAMA:

Bundan 1 yıl 5 ay kadar önce 3 Kasım 2023 günü Türk Devletleri Teşkilâtı'nın (TDT) 10'uncu Zirve toplantısı 3 Kasım 2023 günü Kazakistan'ın Başkenti Astana'da yapılıyordu. Zirve’nin sloganı “Türk Devri” [“Turk Time” veya “the Turkic Age”] idi.

Bu vesileyle üye ve gözlemci devletlerin bayraklarının toplantı mahalline asılmış olduğunu gösteren fotoğraflar medyada yer alıyordu.

Bayraklar arasında “gözlemci üye” statüsündeki Macaristan'ın ve Türkmenistan’ın Bayrakları bulunurken aynı statüdeki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) Bayrağı yer almıyordu.

Toplantıya ev sahipliği yapan Kazakistan Devleti KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı davet etmemişti.

Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul’daki 8. Zirve’nin açılışında (11 Kasım 2021) dönem Başkanı sıfatıyla yaptıkları konuşmada şöyle demişti: “Aile resmimizin daha da zenginleşmesi için olarak önümüzdeki dönemde KKTC’ni aramızda görmeyi canı gönülden arzu ediyoruz. Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türklerinin maruz bırakıldığı tecrit ve ambargonun hafifletilmesinde kıymetli desteklerinize güveniyorum.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu çağrısı üzerine 11 Kasım 2022’de Semerkant’ta (Özbekistan) yapılan 9’uncu Zirve’de KKTC Türk Devletleri Teşkilâtı’na “gözlemci üye” kabul edilmişti.

Bu toplantıya KKTC’nin davet edilmemiş ve KKTC bayrağına toplantı mahallinde yer verilmemiş olmasına dair görüşlerimi, düşüncelerime bir mesajla zamanında paylaşmıştım.

https://x.com/TugayUlucevik/status/1720465913672061341

Mesajımda “KKTC’nin Astana’daki Zirve’ye ev sahibi Kazakistan Hükûmeti tarafından davet edilmemiş olması KKTC'ne yönelik ayırımcı bir tutumdur. Dolayısıyla Türkiye'ye karşı da bir tavır mahiyetindedir...Nasıl bir yanılgıdır, gaflettir bu?!...Bu nasıl bir Türklük dayanışmasıdır? Tamamen Rumlara yaranma gayretidir... Kıbrıs Türk Halkı ve onun Devleti KKTC Türklük vasıfları itibariyle her yönden Türk Dünyası'nın parçasıdır. TDT’nın Semerkant’taki 9’uncu Zirvesi’nin Bildirisi’nde ‘Kıbrıslı Türkler Türk Dünyası’nın ayrılmaz parçasıdır’ ifadesine yer verilmişti” demiştim.

Bu duruma Türkiye’nin tepki göstermesi gerektiğini düşündüğümü şekilde dile getirmiştim:

“Sayın Cumhurbaşkanımızın, Dışişleri Bakanlığımızın, Kazakistan’ın bana göre bu dostane olmayan, birlik ve dayanışma zihniyeti ve ruhuyla bağdaşmayan tutumu hakkında hoşnutsuzluğumuzu Kazakistan Hükümeti’ne münasip şekilde bildirmiş olacaklarını varsayıyorum. Kazakistan’ın tutumu tepkisiz geçiştirilirse, gelecek toplantılarda, özellikle Zirveler de KKTC’nin dışlandığı olayları yeniden yaşarız. KKTC de Gözlemci Üye Devlet olarak, tepkisini ortaya koymalıdır.”

Ayrıca, mesajımda Kazakistan’ın Batı camiası ile ilişkilerini ve işbirliğini geliştirme teşebbüslerine ve “AB ile Gelişmiş Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması (EPCA)” imzalamış olmasına işaret ederek, 2022 Aralık ayında GKRY Dışişleri Bakanı’nın AGİT toplantısı çerçevesinde Kazakistan ve Özbekistan Dışişleri bakanlarıyla görüştüğünü, Kazakistan Dışişleri Bakan Yardımcısı’nın GKRY’ni ziyaret ettiğini hatırlatmıştım.

Evet “Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli” olmuştu o vakit.

Son günlerde Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın arka arkaya GKRY’de Büyükelçilik açmalarına ve 4 Nisan günü Semerkant’ta yapılan Birinci Avrupa Birliği – Orta Asya Zirvesi’nin sonunda yayınlanan, içinde doğrudan Türkiye’nin Millî Kıbrıs Davası’nı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığını hedef alan bir hükmün de ( 4. Madde) yer aldığı Bildiri’nin yayınlanmasını Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın kabul etmesine Türkiye resmî bir tepki gösterdiğine dair bir bilgiye rastlamadım.

Sosyal medya ortamında bazı tepkilere rastlamaktayım. Bu tepkiler de doğrudan anılan Devletlerin tutumuna yönelik olmaktan ziyade Hükûmet’in dış politikasının eleştirisi mahiyetindedir.

Türkiye Millî Kıbrıs Davamıza ilişkin politikasını 1950’lerin ilk yıllarından itibaren uluslararası camiada esen ters rüzgârlara karşı sebatla, kararlılıkla, inançla yürütmüştür.

Bununla beraber bu yürüyüş sırasında Türkiye uluslararası plânda sert tepkilere, baskılara da maruz kalmıştır. Bu gibi durumlarda siyasî muhalefetin dönemin hükûmetlerine yönelik eleştirileri olmuştur. Bununla beraber, muhalefet partileri Türkiye’ye baskı yapan çevrelere de aynı zamanda enerjik tepkiler göstermişlerdir.

Bu olguyu dikkate alarak günümüzde Türkiye’nin siyaset kurumunun, özellikle “Türk Dünyası” ile dayanışmaya, işbirliğine Parti Programlarının öncelikleri arasında yer veren Siyasî Partilerin, bu Partileri destekleyen düşünce kuruluşlarının, vesaire, AB ile işbirliği uğruna Türk Devletleri Teşkilâtı’nın kurucu üyesi Türkiye’nin ve Gözlemci üye KKTC’nin Millî Davasına karşı pervasızca tutum alan Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan’a tepki göstermelerinin gerekli olduğu naçiz görüşündeyim.

Henüz 30’lu yaşlarında olan bu devletlere, böyle başka güçlere yaranmak ve yamanmak uğruna Türkiye’yi diplomatik emrivakilere maruz bırakmalarına, çeşitli siyasî veya ekonomik güç odaklarınca Türkiye’nin aleyhine kendilerini kullandırmalarına Milletçe ve Devletçe müsamaha etmeyeceğimiz hissettirilmelidir.